Midye, denizlerin kayalık bölgelerinde yaşayan ve akıntılar ile beslenen bir canlıdır. Bu canlının hayatı boyunca varlığı ile ilgili alması gereken tek bir karar vardır ve bu karar “nereye yerleşeceğine” ilişkindir. Bu kararı aldıktan sonra midye kendisini bir kayaya çimento ile bağlanmış gibi yapıştırır ve hayatının geri kalan kısmını hiç hareket etmeden aynı yerde akıntıların getirdiği yiyecekler ile beslenerek sürdürür.

Avrupa’nın en tanınan işletme okullarından biri olan INSEAD’da öğretim üyesi olan Manfred Kets de Vries çalışmalarında, şirket yapıları ve sistemleri incelemekte, şirketleri oluşturan insanları da analiz etmektedir. Vries’e göre liderlerin başarısı şirketi oluşturan insanların özellikleri ile doğrudan ilişkilidir. Vries’in çalışmalarını derlediği “Liderliğin Gizemi “ isimli kitap MESS tarafından Türkçe’ye de çevrilmiştir.

Kitabın bir bölümünde organizasyonlarda yer alan bazı çalışan tiplerinin midye yaşamı ile ilişkilendirildiği bölüm de yer almaktadır. Buna göre organizasyonlarda şirketi için her türlü özveride bulunan ve çaba sarf eden çalışanların yanı sıra hiçbir çaba sarf etmeden organizasyonda bir yere tutunan ve kendini oraya çimentolayan çalışanlar yer almaktadır. Midye gibi şirkete tutunan çalışanlar akıntının içinde kayboldukları gibi değişime de direnç göstermektedirler.

Bu noktada şunu söylememizde fayda var; organizasyonda midyelerin baskın olması şirket açısından son derece yıkıcı sonuçlar doğurabilmektedir. Hele hele midye eğer bir lider veya yönetici ise bu şirketler bir felaket yaşayabilirler. Yöneticinin midye haline gelmesinin anlamı; elde edilen pozisyon ve başarılardan sonra kendisini gelişmeye kapaması ve şirketin  diğer bireylerine kulaklarını kapatmasıdır.

Midye sendromu, bir liderin yaşayabileceği en büyük yanılgılardan birisidir. Başarı veya pozisyon elde edilinceye kadar ekibi ile birlikte hareket eden ancak sonrasında giderek bireyselleşen ve kendine duyduğu aşırı güven ile kararları tek başına alan bir lider şirketlerimize pek yabancı gelmeyecek bir örnektir.

Midye sendromu ile ilgili öyküler şirketlerde sürekli yaşanmakta ve bu şirketler bir dizi başarısızlığın ardından bir inişe geçmektedirler.    

Aşağıda midye sendromunun sizde var olup olmadığını değerlendirmeye yönelik küçük bir test yer almaktadır. Bu testi yaşadığınız olayları da göz önüne alarak dürüst bir şekilde cevaplamaya çalışınız.

Test kriterleri:  

  • Karar alma gücünün büyük kısmını elimde tutmaktan hoşlanırım.
  • Karar alma sürecinde ön alıcı olmaktan ziyade tepkisel olma eğilimindeyim.
  • “Burada icat edilmemiştir” sözünü kullanırım.
  • İnsanların bana karşı çıkmasından hoşlanmam.
  • Başkalarını dinlerken çoğu zaman son derece sabırsızlanırım.
  • Yaptığım şeyler çoğu zaman doğrudur.
  • Her zaman önceliklerimi tam açıklamayı başaramam.
  • Şirketin faaliyetleri ve finansal tablolarına ilişkin bilgileri kendime saklamaktan hoşlanırım.
  • İnsanlardan kuşku duyarım.
  • Kötü haber aldığımda büyük tepki gösterdiğim bilinen bir şeydir.
  • İnsanları benden yana ve bana karşı olanlar şeklinde değerlendirme eğilimim vardır.
  • İnsanların bana bağımlı olmasını tercih ederim.
  • Şirketin geleceğine ilişkin benim bakış açım ve başkalarının bakış açısı arasında büyük uçurum vardır.
  • İşler yanlış gittiğinde başkalarını suçlamaya yatkınımdır.
  • Çabucak savunmaya geçerim.
  • Kendi kararlarımın uygulanmasından hoşlanırım.
  • Başarılarımı hemen başkalarına duyurmak isterim.

Bu testte yer alan ifadelerin çoğuna verdiğiniz cevap “DOĞRU” ise kendinizi yeniden gözden geçirmenizde ve karar alma tarzınızı yeniden değerlendirmenizde fayda vardır. Muhtemeldir ki midye sendromuna doğru yol almaktasınız ve değişime direnç göstereceğiniz günler yakındır.  

Vries’in çalışmalarında ana tema; ne olursa olsun insanların şirketlerine yeniden kazandırılması gerektiğidir. Midye sendromunu yaşayan bir lider de değişim yanlısı ve inovatif bir işletme içerisinde yeniden gerçek lider formuna dönüşebilir. Kendi güncelliğimizi sorgulamaksızın yolumuza devam etmemiz o yolda başarılı olacağımızı garanti etmeyecektir. Yapıştığımız kayanın bize bir faydası olmayacağı gibi bizim de o kayaya hiçbir surette etkimiz olmayacaktır. Kendimizi ve şirketimizi yukarıdaki test sonuçları çerçevesinde bir de bu açıdan düşünebiliriz. 

 

İsmail Hakkı KAVURMACI